Rallici deyip geçmeyin
Bugün size enteresan bir karakterden bahsedeceğim: Ralli pilotu. Bu karakter özelinde, sporculukla ilişkilendirilebilecek ama tüm sporculara genellemenin zor olduğu bazı kişisel boyutlar tarif edeceğim. Bu yazının amacı kendi hikayemi anlatmak değil; belki başka bir zaman. Daha önemli bir mesajım var: Uzun yıllar içinde bulunduğum ortamlardan yola çıkarak adına “sporcu” dediğimiz kompleks karakterin, genel açıdan birçok spor dalıyla bağdaştırabileceğimiz ama özellikle karmaşık yapısıyla (günler süren yarışlar, pilot-kopilot uyumu, takım faktörü, finansal şartlar, doğal ortamın belirsizleri vs gibi) bir çok dinamiği içinde barındıran ralli sporunda yoğunlaşan yetkinlikleri nasıl kazandıklarını gözlemleme fırsatım oldu. Bahsettiğim sportif yetkinlikler değil; sportif bir boyutu var ama aslında hayatla ilgili temel becerilerden bahsediyorum.
Biraz daha açayım: Bir insanın nasıl otomobil kullandığına dikkatle bakarsanız aşağı yukarı nasıl bir insan olduğunu çözersiniz. Sakin bir sürücü çoğunlukla normal hayatında da aceleci olmayan, adımları teker teker atan bir bireydir. Benzer şekilde, bir ralli pilotu yarışta nasıl bir yaklaşım benimsiyorsa gündelik hayatında temel tercihlerini de o yönde yapar. İlk etaplarda atak yapmayan ve yarışın içinde yavaş yavaş hızlanan bir ralli pilotu muhtemelen normal hayatında da sabırlı ve risk iştahı yüksek olmayan bir pilot olarak çıkar karşınıza; yavaş bir pilottur demiyorum, sadece adım adım hızlanıp ölçülü risk alır. Yarışın ilk kilometrelerinden itibaren %100 performans göstermeye gayret eden pilot ise hayatta da benzer bir tavır takınır: Hızlı, sonuca gitmeye çalışan, gözünü budaktan sakınmayan bir kişiyle karşılaşacağınıza emin olabilirsiniz.
Böyle bir bağlamda yetişen tipik bir ralli pilotu sporculuk hayatı boyunca bazı temel yetkinlikler geliştirir. Bunlar diğer spor dallarından biraz daha karmaşık bir otamda oluştuğu için çok yönlüdür. Ralli uzun soluklu bir süreçtir; sporcular genellikle 2-3 güne yayılmış zaman diliminde çok sayıda etap geçerler. Yarış tamamen kontrol altına alınmış kısa bir pistte değil, doğal bir ortamda geçer: Geçici olarak trafiğe kapatılmış köy/kasaba yolları, ormanlar, çoğu zaman nadiren kullanılan tali yollar ralli parkuru olur. Yolun yarış anındaki durumunu kimse tam olarak bilemez. Tecrübe seviyenize göre hava koşulları, zemin durumu, yolda karşılaşabileceğiniz doğal sürprizlerle ilgili bir fikriniz olabilir ama emin olamazsınız. Belirli sayıda etap geçildikten sonra sporcular özel bir “servis alanına” gelip araçlarına gerekli ayar, onarım, lastik değişimi gibi işlemler yaptırırlar; yani teknik açıdan birbiri içine geçen süreçler ve seçimler içerir. Rallide pilotun yanında görevi yol notu okumak olan bir de ko-pilot bulunur. Yani aracın içinde etkileşimli bir süreç vardır ve uyum önemlidir. Tipik bir karı-koca uyumuna benzetilebilir ama daha kritiktir, zira ko-pilota hayatınızı teslim edecek kadar güvenirsiniz. Ucuz bir spor değildir, dolayısıyla finansman ihtiyacı vardır. Ralli pilotu bu kaynağa sahip değilse finansman yaratmak için iş planını yatırımcılara anlatan bir girişimci gibi davranır. Aylar, yıllar boyu sponsor olma ihtimali olan kişi ve kurumlara proje sunduğumu, aynı süreci sürekli yaşayan onlarca örnek bilirim.
Lafı uzatmadan sadede gelmek istiyorum: Ralli pilotu yapmaya çalıştığı işin doğası gereği zamanla evrilir ve karmaşık, ilk bakışta yorumlaması zor bir karakter haline gelir. Bu yazıda onların içinden gelen biri olarak sizlere bu ilginç karakterin bazı niteliklerini anlatmaya çalışacağım.
İçinde bulunduğu durumu muhakeme etme
Ralli pilotu içinde bulunduğu durumu objektif olarak muhakeme etme kabiliyeti geliştirmiş bir bireydir. Bu değerlendirmeyi defalarca yanlış, (fazla iyimser/fazla kötümser) yapmış ve yanılmış, bu nedenlerle gerçekçi bir değerlendirme yapmanın önemini kavramıştır. Sessiz ve çoğunlukla içsel bir süreçle sürekli içinde olduğu durumu değerlendirir ve gerekiyorsa pozizyon değiştirir.
Çopu zaman bu anlık bir muhakemedir: Bir viraja yaklaşırken ideal (en hızlı) çizgide kendisi için riskli bir kaya olduğu görüp ondan kaçmayı ve ideal çizgiden de saparak hız kaybetmeyi uygun görebilir. Ya da tam tersi olabilir: Aracına güveniyorsa kayayı ortalayıp geçmeyi, ideal çizgiden sapmayıp zaman kaybetmemeyi seçebilir; rekabetin saliselerle ölçüldüğü bir ortamda bu seçimi saniyenin onda birinde yapar ve geçer.
Diğer taraftan bu mehakeme daha stratejik bir konuda da olabilir: Sezon ortası gelmiş ve puan sıralamasında rakiplerinin çok ilerisinde olduğunu görmüşse sezonun geri kalanındaki yaklaşımını değiştirmeyi, daha az risk alan bir sürüş stili benimseyerek belki bazı yarışları feda etmeyi, kaynaklarını bir sonraki sezona saklamayı ya da kaynaklarının bir kısmını yurtdışı bir yarışa katılmak için kullanmayı düşünebilir. Eğer tersi bir durum varsa, yani çok geride kalmışsa bunun nedenlerini doğru tespit etmeye ve becerbiliyorsa gidermeye çalışır.
Bu niteliği en başa koymamın nedeni tüm beceriler arasında en önemlisi olduğunu düşünmem. Tipik bir ralli pilotu sporunun ve hayatının her anında sürekli çalışan bir radar gibidir: Kendini, etrafını, koşulları, ortamı görür, not eder, değerlendirir ve düzeltmeler yapar. Bu döngü pilotun yarış hayatı boyunca sürekli devam eder.
Adaptasyon kabiliyeti
Esnek biridir ralli pilotu. Pozisyonunu hızlı değiştirir. Hatasıyla barışıktır. Gurur yapmadan kolay öğrenir. Kilometrelerce yokuş aşağı inilen bir etapta frenleri tutmamaya başladıysa hayata ve ekipmanına lanet ederek boşa çaba harcamaz. Yapabileceği ne varsa onu yapar: Daha az fren kullanmaya başlayacak şekilde sürüş stilini değiştirir, bir dahaki sefer daha yüksek kaynama derecesi olan bir fren hidroliği kullanmak için ko-pilotuna not aldırır. Kuru hava lastiğiyle yağışa yakalanan ralli pilotu yarış çizgisini değiştirir; yolun daha dar bir kısmını kullanır, daha az fren yapar, viraja geç girerek riskleri azaltmaya çalışır.
Aslında onun hayatı hep adaptasyonla geçer: Rekabete, kurallara, koşullara, teknik yeniliklere. Karşısına ne engel çıkarırsanız çıkarın yıldıramazsınız ralli pilotunu. İşler güçleştikçe o daha da güçlenir.
Ralli pilotu için her engel yeni bir hedef, aşılabilecek yeni bir eşiktir. Şuna emin olabilirsiniz: Her duruma adapte olur, her zorluğun ardından biraz daha güçlenerek karşınıza tekrar çıkar.
Belirsizlik ile tanışma ve barışma
Belirsizlik ralli pilotunun doğal ortamıdır. Ne hava koşullarından, ne rekabetin gücünden, ne kendi formundan ne de aracının teknik kondüsyonundan tam olarak emin olamaz. Hep ters gidebilecek boyutları dikkate almaya ve kendini bunlara göre ayarlamaya çalışır.
Diğer taraftan belirsizliğin çok yönlü bir kavram olduğunu da bilir; rakiplerinin de aynı koşullarla karşı karşıya olduğunu unutmaz. Belirsizlikle mücadele etmek yerine onunla barışmanın yollarını arar. Bu ortamda kendi yetkinlikleriyle fark yaratmanın yollarını keşfetmeye çalışır.
Şunu çok iyi bilir: Belirsizliğin olmadığı ortamlar katıdır; orada sürpriz olmaz. Belirsizlik olmazsa koşulları zorlamanın anlamı da kalmaz. Halbuki belirsiz ortamlar akışkandır; her yöne gidebilir. Koşulları zorlamanın, o an akla gelmeyen kazanımlar getirmesi ihtimali olduğunu bilir. Belirsizliği yok etmenin mümkün olmadığını ama onu anlamanın, yorumlamanın, onunla yaşamanın pekala mümkün olduğunu yaşayarak öğrenmiştir.
Tipik ralli pilotu belirsiz ortamda rahat ve güvende hisseder. Bu yaklaşım belirsizliğin yarattığı her sorunun çözümü değildir ama sorunları öngörmek anlamında önemli bir adımdır.
Hızlı düşünme, karar ve sorumluluk alma
Hızlı düşünmek zorundadır ralli pilotu, herşey saniyeler içinde olup biter. Aracını viraja hazırlarken ko-pilotun okuduğu yol notunu duymak, yorumlamak ve aksiyon almak için kısacık bir anı vardır, bunun dışına taşamaz. Yaklaşma açısını seçer, hızını belirler, fren noktasını planlar ve ko-pilotundan aldığı bilgiye dayanarak virajın çıkışını hayal eder.
Bunların hepsi başlıbaşına birer karardır. Artı ve eksileri, getirisi ve maliyeti olan kararlar. Viraja fazla hızlı girmenin maliyeti çıkışta yavaş kalmaktır. Ralli pilotu bu kararı bilinçli bir şekilde verdiyse mutlaka bir planı vardır; belki bir, hatta iki sonraki viraja hazırlıyordur kendini. Ya da belki kendince bir sınırı zorluyordur. “Burayı bir üst vitesle dönebilir miyim?” sorusu sık sık meşgul eder aklını. Kendine yeterince güvendiği bir an şansını dener. Zaman zaman yepyeni seviyeye çıkar ve bu ona yeni bir eşik olur. Zaman zaman ise hüsranla sonuçlanır çabası; yoldan çıkar, kaza yapar, şanslıysa bir miktar kayıpla yarışa döner, değilse o yarış o an biter onun için. Yaptığı hatanın bedelini sessizce kabullenip öder.
Verdiği karar ve yüzleştiği sonuç ne olursa olsun ralli pilotu o kararın sorumluluğunu bütünüyle alır. Kaderinin ipleri sadece kendi elindedir; kimseyi suçlamaz, kimseden fayda ummaz. Ralli pilotu iyisiyle ve kötüsüyle sporculuk hayatında olan biten herşeyin tek efendisidir.
Kendini tanıma
Kendini deneyimli bir ralli pilotundan daha iyi tanıyan birine rastlamanız zor olur. Zira o kendisiyle en zor şartlarda tanışmıştır. Kendi, takımı, ko-pilotu, ailesi adına verdiği kararların getirisini tatmış, maliyetini ödemiş, sorumluluk almanın ne demek olduğunu çözmüştür.
En zayıf taraflarıyla en yalnız anlarında yüzleşmiş olduğu için en iyi onları tanır. Zayıflıkları ilk bakışta tanıdığı bir dost gibidir onun için. Onları reddetmez; zamanında denemiş ama faydası olmamıştır. Aynı güçlü tarafları gibi, onu bir bütün yapan niteliklerin bir parçası olduğunu kabullenmiştir. Aklının derinliklerinde onlarla sohbet eder, uzlaşmaya çalışır. Sıradışı bir performansa ihtiyacı olduğunda yoluna çıkmamaları için onları ikna etmeye gayret eder. Eğer samimiyse başarır da: Reddedilmediklerini gören zayıflıklar zamanla ona omuz verir, onu destekler hale gelir.
Güçlü taraflarını da kullanmayı iyi öğrenmiştir ralli pilotu; bazıları yokuş aşağı sever, başkalarının alamayacağı riskleri alıp fark yaratır. Bazıları sisli havada yolu nasıl göreceğini çözmüştür, herkes yavaşlarken o hızlanır. Bazılarının aracını hissetmesi diğerlerinden farklıdır; aracına öyle ince ayar yapıp kendi için doğru olanı o kadar hızlı bulur ki rakipleri daha zemini anlamaya çalışırken %100 tempoya ulaşmıştır bile. Bazıları sabırlıdır. Kapasitesi yüksek olmasına rağmen yavaş başlar. Kimi zaman doğal koşulların, kimi zaman rekabet ortamının rakiplerinden alıp götüreceklerini bekler. Zamanı gelince hızını ortaya koyup herkesi şaşırtır.
Yaklaşımı ne olursa olsun, ralli pilotu kendini iyi tanır. Genelde içine kapalıdır, dışarıya renk vermez. Ama içinde kopan fırtınaları derinlemesine ve farkında olarak yaşar. Doğuştan sahip olduğu risk iştahının ölçüsünü çözmüş, neyi, ne zaman, ne kadar zorlayabileceğini bizzat deneyerek keşfetmiştir.
Bu keşif onun için tarihteki “tekerleğin keşfi” kadar önemlidir. Yanıt herkes için farklı ve çoğunlukla özeldir; kimseyle paylaşmaz. Bu bilgi özeldir. Kim olduğunu, benliğini arayarak ve bedelini de ödeyerek kendini bulmuştur ralli pilotu.
Baskı ve uyum
Baskıyı kahvaltıda, stresi de akşam yemeğinden sonra tatlı olarak yer ralli pilotu. Yarış zamanı karnında dayanılmaz bir ağrı gibi hissettiği “kelebekleri” önce bir sıkıntı olarak yorumlamış, sonra onu bir enerjiye dönüştürebileceğini fark etmiştir.
Bu önemli bir farkındalıktır çünkü her tür strese karşı bağışıklık sağlar. Kendinden başka kimseyi (fazlaca) dikkate almadığı için dış etkenlerin kısıtlı bir etkisi olur. Kim ne derse desin, dışarıda ne olursa olsun şuna güvenir ralli pilotu: Birazdan otomobilinin çukur koltuğuna oturacak, kemer kilitlerinin güven veren şıkırtısını duyup onu heryerinden sımsıkı sardığını hissedecek, camı kapatıp otomobilin vitese geçiş sarsıntısını hissettiğinde ko-pilotundan başka kimsenin sesini duymayacaktır. O artık dünyadaki cennettedir. Hayatı, kaderi, yapabilecekleri ve hatta yapamayacakları sadece kendi elindedir. Kendiyle, doğayla, aracıyla ve hatta evrenle uyum içindedir.
Hakem start için geri sayıma başladığında artık dokunulmaz bir noktaya varır ralli pilotu. Stresin, baskının tamamen yok olduğu, bireyin kendi ve çevresiyle bütün olduğu bir noktada.
Direksiyon elinin, vites kolu kolunun uzantısı haline gelir. Yolu tutmak için çabalayan lastiklerin, gerektiğinde onu yavaşlatmaya çalışan fren disklerinin mücadelesini hisseder, onlara şükran duyar. Virajın çıkışına kilitlenmiş gözleri bakmadığı yerlerdeki unsurları da görür, hiç bir önemli detayı kaçırmaz. Ko-pilotunun ağzından çıkan her kelimeye odaklanmış kulakları aracın altına çarpan taşların seslerini bir arka plan müziği gibi dinler. Zamanı uzatmış, görmeye, duymaya, düşünmeye, hissetmeye ve karar verip uygulamaya odaklanmıştır ralli pilotu.
Ralli pilotu yarışırken tamamen akıştadır. Akışta baskı olmaz.
İçinde bulunduğu her durumun iyileştirilebileceğini fark etme
Son bir konu var bahsetmek istediğim. Kısaca ifade etmeye çalıştım ama olmuyor: İçinde bulunduğu her durumun iyileştirilebileceğini bilir ralli pilotu. Bu çok geniş kapsamlı ve özellikle de olumsuz durumları kapsayan bir yaklaşım: Dünyanın sonu gibi görünen bir durumun (olumsuzluğu reddetmemekle beraber) aslında dünyanın sonu değil de altından kalkılması kolay olmayan bir zorluk olduğunun ifadesi gibi. Bir nevi yaşanan zararı kontrol altına almak gibi düşünebilirsiniz. Taklalar atarak kaza yapmış ve artık otomobile pek benzemeyen aracını inceleyen pilotu şunları söylerken görmeniz mümkündür: “Şanzıman ve diferansiyel’de birşey yok, süspansiyonun bir kısmını kurtarırız; kasayı yenilemek daha hesaplı olur bence…” Sizin gördüğünüz resime farklı bir açıdan bakan bu ralli pilotu şöyle bir mantık izleyerek bu farklı resmi çizer: Bu enkazdan ne kurtarılabilecek ne var? Bunu bulalım, buradan yola çıkıp devam edelim.
Bu çok enteresan bir yaklaşımdır. Düşük enerjiyi yükseltir, insanları harekete geçirir, ortamı yumuşatır, süreklilik ile ilgili mesaj verir. Bu yaklaşımı anlayıp benimseyen birey aslında hayatın önemli bir sırrını da çözmüş olur: Karşılaştığınız durum ne olursa olsun onu en azından bir miktar iyileştirmek için yapılabilecek birşeyler mutlaka vardır. Bazı vakalarda bu iyileştirmenin ölçüsü öylesine olumlu sonuçlar yaratabilir ki, zamanla sözkonusu olumsuzluğun yaşandığına şükreder halde bulabilirsiniz kendinizi.
Rallici deyip geçmeyin
Tipik ralli pilotu karmaşık bir karakterdir. Çoğunlukla sessiz ve içine kapalı bir bireydir. Zaman zaman tersi de olabilir ama konuşkan ve ilk dakikadan size açılan pilot bulmak zordur.
Eğer bir ralli pilotu ile sohbet etmeye çalışıyorsanız şuna emin olun ki içindekilerin çoğunu kendine saklıyordur. Anlaşılmayacağını düşündüğü için, daha önce anlatmaya çalışıp anlatamadığı için, kelimelere dökmekte, ifade etmekte zorlandığı için ya da sizin zamanınızı almaktan çekindiği için kendine saklıyor olabilir. Eğer bu engeli aşabilirseniz karşınızda zengin bir içdünyası, çok sayıda gerçek ve sembolik yaşanmışlık, ilginç anılarla dolu bir kişi bulacaksınız.
Sizin durumunuzla ilgili olup olmadığını bilemem, ama belki de en önemlisi en zor zamanlarda çözüm üretme kabiliyeti olan biri olduğu gerçeğidir. Rallici deyip geçmeyin; içinde bulunduğu durumu iyi muhakeme eden, adaptasyon kabiliyeti yüksek, belirsizlikten, stres ve baskıdan rahatsız olmayan, hızlı düşünüp karar alan, aldığı kararların sorumluluğunu sahiplenen, içinde bulunduğu her durumu iyileştirebileceğini bilen, kendini iyi tanıyan, hayata ve akışa uyum sağlamış bir karakterle karşılaştınız.
Sevgi ve saygılarımla.
Yalçın Arsan – Haziran 2021
Dip Not: İlk rallim 1989’da İzmir, sonuncusu 2008 yılında İstanbul’daydı. Aradaki 19 yıl boyunca [[ralli]], tırmanma, ralli-kros ya da pist yarışlarında olmak üzere 100’ün üzerinde yarışta start aldım. İlk yıllar profesyonel sporcu olmak, zamanla bunun olamayacağımı anladıktan sonra hep daha iyiyi arayan bir birey olmaya gayret ettim. Hiç şampiyon olmadım. Hep üst seviye bir rekabetin içinde oldum. Zamanla sporcu kimliğimi kenara koyup takım yöneticisi, sponsor ve proje yöneticisi rolleri taşıdım. Bugün ellibir yaşındayım.
Rahatlıkla söyleyebilirim ki bugüne kadar hayatta öğrendiklerimin hemen hepsini ralli sporuyla iç içe geçirdiğim sürede öğrendim.