Bir strateji olarak yapıcı düşünme

Çok yöntem denedim: Gayret, daha çok gayret, aşırı gayret, planlama, daha önceden planlama, daha detaylı planlama, her ihtimali göz önünde bulundurmaya çalışma, öngörü, lobi yapma, üretkenlik, daha çok üretkenlik ve daha nicesi. Çoğu tecrübeye dayalı ve emek bazlı yaklaşımlar. Hepsi iyi. Ama ilginç bir sonuca vardım: Bu yöntemlerin hiç biri istediğiniz sonuca yapıcı bir yaklaşımla odaklanmak kadar iyi sonuç vermiyor.

Karmakarışık bir dünyada yaşıyoruz artık. Her yönden bizi saran kalabalık yutuyor bizi. Ve bu kalabalığın içinde olumsuzluk var: Yağmur gibi yağan kötü haberler. Mutsuz insanlar. Sevimsiz iş hayatı. Onaylamadığımız ama katlanmak zorunda kaldığımız kararlar yüzünden çektiklerimiz. Bir türlü mutlusunu bulamadığınız ilişkiler. Adaletsiz bir hayat. Başarıya ulaşmanız beklenen işte üstünüze ağır bir yük gibi yapışan sorumluluklar. Size yapılan büyük haksızlıklar. Bunlarla yaşamak zorunda olduğunuz gerçeği. Ne yapacağınızı bilemediğiniz, kaygı, korku ve öfke içinde kaldığınız, her şeyi bırakıp gitmek istediğiniz anlar.

Aşina geldi mi? Ve ne ilginç ki bu durumlara vereceğiniz tepki, sizi siz yapacak temel unsurlardan biri olacak.

Hemen hiç kontrolünüz olmayan durumlara karşı elinizdeki tek araç bu durumlara verdiğiniz tepkiler.

Şöyle ki: İnsan esnek bir varlık, her duruma adapte oluyor. Elindeki kaynak bolsa çok harcıyor, az ise idare ediyor. Karşısındaki engel zorsa daha çok gayret gösteriyor, değilse kolayca halledip kalan zamanda keyfine bakıyor. Net ve iyi tanımlı bir amacı varsa ona doğru adım adım gidiyor, böyle bir hedef yoksa kimi zaman amaçsızca geziniyor, kimi zaman rastgele bir amaç edinip ona ulaşmaya çalışıyor. Olumsuzluklarla mücadele etmesi gerektiğinde mücadele ediyor. Karşılaşabileceğimiz her durum için olası bir aksiyonumuz var.

Diğer taraftan bu esneklik, bireye sonsuz sayıda yaklaşım ve çözüm seçeneği sunuyor, birey de kendine uygun gördüğünü seçip hayata geçiriyor. Uygun gördüğü çözümün niteliği ise (büyük oranda) içinde bulunduğunuz ortamla ilgili. Sizi yutan kalabalık, sevmediğiniz iş, mutsuz ilişkiler, adaletsiz bir hayat ve daha niceleri seçimleriniz üzerinde etkisi olan sonsuz unsur; bunların hepsi seçimlerimizi etkiliyor.

Ama bir boyut daha var yaşadığınız hayatı etkileme potansiyeli taşıyan: Kendi yaklaşımınız. Bu tamamen sizin elinizde. Ve benim deneyimim bu yaklaşımın tek bir boyuta odaklanmasının en etkili araç olduğu yolunda: Koşullar ne olursa olsun yapıcı düşünme. Olumlu ya da pozitif değil. Gayretli değil. Detaylı planlamak ve uygulamak değil. Akıllı olmak değil. Öngörülü olmak ya da olmaya çalışmak hiç değil.

Sadece yapıcı düşünmek.

Nedir yapıcı düşünmek?

En basit tarifi ile: Yapıcı düşünmek içinde bulunduğunuz anlık durumu sağlıklı olarak görebilmek ve buna en uygun bir sonraki adımı seçmek.

Kulağa kolay geliyor ama özellikle cümlenin ilk bölümü oldukça karmaşık bir süreci anlatıyor: İçinde bulunduğunuz anlık durumu sağlıklı olarak görmek. Yukarıda tariflediğimiz kalabalık ve olumsuzluklarla dolu dünyada bunu yapmak sandığınızdan çok daha zor.

Diğer taraftan aslında bu çok yalın bir düşünce şekli, çünkü odaklanmanız gereken sadece bir boyut var: Elde etmek istediğiniz sonuç. Bu basit kriterle hareket ederek şu soruyoruz her adımda: Atmayı düşündüğüm adım istediğim sonuca hizmet eder mi?

Bu bağlamda nasıl bir ortamda, ne tür bir karar veriyor olursanız olun atacağınız ilk makul adım doğru / yanlış kavramlarını bir kenara bırakmak; zira bugün doğru görünen bir aksiyon yarın değişen koşullarla uygunsuz bir hal alabilir. Ve bu seçimler arasında sandığımızdan çok daha ince bir çizgi var; ne kadar birbirine zıt görünse de kolaylıkla bulabileceğiniz bir tür bakış açısı ile her tür tepkinizi doğrulamanız ve hatta verdiğiniz kararın doğruluğunu kendinizce kanıtlamanız gayet mümkün. Her yaptığınızı kolaylıkla savunabilir ve inandırıcı da olabilirsiniz aslında. Yani doğru çözüm ‘tek’ değil. Yanlış da öyle.

İkinci bölüm ise çok daha basit: Kararı verip uygulamak. Değerlendirme ve gözlemle belirlediğiniz seçenek ne ise ona doğru kararlı bir adım atıp ilerlemek. Destek adımlar gerekiyorsa onları da atmak. Ve beklemek; evet yanlış duymadınız, adımlarınızı atıp beklemek.

Nesi farklı?

İlk bakışta klişe bir yaklaşımdan bahsediliyor gibi gelebilir; olumlu düşün, iyiye odaklan ve benzeri faydasız öğütleri duymaktan hepimize gına geldi. Durum böyle olduğu için kolaylıkla edinilen ve aynı kolaylıkla yitirilen yaklaşımlar olarak kalıyor bu davranış biçimleri. İnsanoğlu dış etkenlere çok açık, duygu ve düşüncelerden oluşan bir varlık. Üst üste gelen kötü haberlerden, sonuçsuzluklardan, beklemediği gelişmelerden olumsuz etkilenip yorulmak, bezmek ve vazgeçmek çok kolay.

Mesajım şu: Yapıcı düşünmeyi tavsiye üzerine edinilen bir yaklaşım olarak hayata geçirirseniz ondan vazgeçmenin yolunu da açmış olursunuz; bu kavramı bu haliyle hayat akışımız içine kalıcı olarak yerleştirmek kolay değil.

Ama olaya rasyonel açıdan bakıp onu bilinçli tercih ettiğiniz bir strateji olarak değerlendirirseniz durum farklı olabilir. Böyle yapabilirsek zaman zaman var olan kişisel bir nitelikten değil bir kalıcı olarak uyguladığınız bir yöntemden bahseder hale geliyoruz.

Benim burada önerdiğim yaklaşım ‘yapıcı düşünmeyi’ stratejik bir araç gibi kullanmak. Bu yolla onu klişeleşmiş kişisel gelişim sloganlarından, sıradan ve sıkıcı tavsiyelerden biri olmaktan kurtarabiliriz.

Çünkü bu kadar üretken bir yöntemin böylesine kaotik bir yaşam ve iş ortamında kaybolup gitmesi büyük israf.

Peki nasıl yapacağız?

Herhangi bir davranış biçimini bir strateji olarak görmenin bir çok farklı yolu olabilir. Benim önerdiğim yol bu davranış biçiminin hayata geçme potansiyeli olan durumlarla ilgili basit tanımlar ya da prensiplerden yola çıkmak. Yapıcı düşünmenin hem olumsuz hem de olumlu durumlara uygun bir strateji olduğunu düşünen biri olarak benim öne sürdüğüm yol iki temel varsayımla hareket etmek:

  1. Her olumsuz durum düzeltilebilir, iyileştirilebilir ya da yarattığı hasar azaltılıp kontrol altına alınabilir.
  2. Her olumlu durum daha da iyileştirilebilir, ondan daha çok faydalanmanın yolları bulunabilir ve hatta çoğu durumda sürekliliği sağlanabilir.

Ne tür bir durumla karşılaşmış olursanız olun bu iki varsayım size sağlam bir başlangıç noktası verecek, buna ekleyeceğiniz ve bilinçli olarak hayata geçireceğini yapıcı düşünme stratejisi ile bir çok kötü durumun artık eskisi kadar kötü görünmediğini, iyi durumların ise size çok daha fayda yaratacak şekilde gelişebileceğini göreceksiniz.

Ben bir danışmanım; yani birey ve kurumlar için strateji, yöntem, yaklaşım ve çözümler üretiyorum. Bu bağlamda son derece kişisel konulardan uçlarda kurumsal boyutlara varan geniş bir yelpazeye yayılan konularla muhattabım. Yazının başında yaptığım giriş sözün gelişi değildi: Hem kurumsal hem de kişisel açıdan farklı konu ve kapsamlar için çok sayıda yöntem denedim.

Hiç biri sadece yapıcı düşünmek kadar basit bir yaklaşımın yarattığı katma değeri yaratmadı.


Not: Bu yazı ‘danışmanlık’ konusu üzerine yayınladığım ikinci yazı (ilki için lütfen tıklayın). Mesleğimle ilgili kullandığım yöntem ve araçlarla ilgili olarak yazmaya devam edeceğim.


--- Yalçın Arsan'ın şahsi web sitesi, tüm hakları saklıdır © 2002 - 2024 --- Kurumsal web sitesi Arsan Danışmanlık