Köyde doğal ev yapma hevesi — 2

Gittim geldim Kaz Dağlarına. “Ekolojik Mimari — Ormanda Ev Yapma” atölyesi adında bir çalışmaya katıldım. 9 gün boyunca kestik, ölçtük, biçtik, çaktık, diktik, yerleştirdik.

Köyde doğal ev yapma hevesi — 2

Gittim geldim Kaz Dağlarına. “Ekolojik Mimari — Ormanda Ev Yapma” atölyesi adında bir çalışmaya katıldım. 9 gün boyunca kestik, ölçtük, biçtik, çaktık, diktik, yerleştirdik ve daha nice bizler için yeni olan şey yaptık. Hem eğitimin organizatörü Harmonia’nın kendi arazisinde yaşayacak olan ekolojik ev için çalıştık hem de kendi evlerimiz için fiziksel ve fikirsel cimnastik yaptık. Beklediğimden farklı içerikte, sonunda yarattığı etki açısından beklemediğim kadar derin bir deneyim oldu.

Size daha önce Behramkale köyünde aldığım derme çatma köy evinden ve onunla yaşamakla ilgili ilk gayretimden bahsetmiş, bu konuda yapmayı planladığım işlerden biri olarak katılacağım bir mimari atölye çalışmasını da anlatmıştım. Bu yazı Temmuz 2017’de katıldığım bu atölye çalışması ile ilgili.

Öncelikle süreç hakkında kısa bir özet geçeyim: Köy evimi nasıl yapacağımı (ya da onaracağımı) planlamaya çalışırken epey araştırma yaptım. Çok sayıda çevrimiçi kaynak, sayısız yöntem ve az sayıda da basılmış kitap ve yazara rastladım. Geleneksel Yapı Teknikleri kitabı bunlardan biri, Melih Aşanlı da bu kitabın yazarı. Kitabı okuduktan sonra bu yazarı takip etmeye başladım. Önce e-posta iletişim kurdum, sonra da sosyal medyadan takip etmeye başladım. Zamanla iletişimimiz arttı ve Haziran ayında Kaz Dağları’nda yaptığı ekolojik mimari — ormanda ev yapma konusundaki atölye çalışmasından haberim oldu. Hemen başvurup katıldım.

Enteresan bir deneyim oldu: 9 gün boyunca çadırda konaklamak (hayatımda ilk defa yaptım), etkinlik tamamen arazi koşullarında geçtiği için modern hayatın bize öğrettiği anlamda hiç bir konforu olmayan bir ortamda yaşamak (elektrik yok, sıcak su yok, tuvalet kompost, yemekler günde üç defa köyden geliyor) ve yazın ortasında dokuz gün boyunca açık havada fiziksel olarak çalışmak. Nasıldı diye sorarsanız hemen yanıt vereyim: Şahaneydi!

Eğitimin konusu detaylı ve kısaca anlatması kolay değil. O yüzden bende kalan izleri özetlemeden ve önemli gördüğüm detaylardan bahsetmeden önce görselliğin yardımına sığınacağım; 9 gün boyunca imkanlar elverdiğince telefonum ve mini bir tripoda yerleştirdiğim kameram ile yaşadıklarımı kaydetmeye çalıştım. İşte bende kalan görsellerden kısa bir özet:

Kaz Dağları’ndaki Harmonia arazisinde katıldığım Ormanda Ev Yapma atölyesinden görüntüler.

Nedir bu Ekolojik Mimari ve Ormanda Ev yapma konusu?

Hala uzmanı sayılmam ama Melih’in anlattıklarından anladığım kadarıyla Ekolojik Mimari doğaya ‘saygılı’ binalar yapma anlamında kullanılan bir tabir. Bu saygı kavramı, benim gibi konuya yabancı biri olarak hiç dikkate almadığım kullanılan malzemenin doğal olması boyutunu diğer (maliyet, uzun ömürlülük, hız vs gibi) kriterlerin önüne çıkarıyor: Sadece doğadan gelen malzemelerin kullanılıyor olması, bu sayede bir gün gelip de yapı artık kullanılmıyor olduğunda (örneğin terk edildiğinde) geride hiç bir atık bırakmadan tekrar doğaya geri karışabilecek olması kast ediliyor. Yani bir anlamda eviniz ömrü dolduğunda tüm malzemesiyle beraber doğaya geri karışabilir olarak tasarlanıyor.

Harmonia'daki atölyemiz

Elbette her şey sadece bu kadar basit ve idealist bir boyut ile ele alınmıyor. Eğitimi dinleyip konu üzerine konuştukça anladım ki doğallık boyutu işin temel felsefesi olarak konumlanıyor ama malzeme ve yöntem seçimi yapmak gerektiğinde kullandığımız tek ve katı kriter değil. Eğitim boyunca başta maliyet, uygulanabilirlik ve sağlamlık olmak üzere bir çok boyutu da ele aldık.

Eğitim sonunda bende en çok etki yaratan yaklaşım, pratik açıdan bizi zor durumda bırakmayacak ölçüde doğal malzeme ve yöntem tercih etme alışkanlığı oldu. Örneğin: Biz yaptığımız evin duvarlarını kerpiç benzeri bir çamur sıva ile kapladık ama buna alternatif olabilecek bir çok farklı malzemeyi de olasılıklar arasında değerlendirdik.

İhtiyaçtan tasarıma

Tasarımın tarihi ile başladı eğitimimiz. Tasarıma giden yolda ilk durak ihtiyaç. Tasarım ihtiyaçtan çıkar fikri ile girdi, mimarinin temel yaklaşımlarından çıktı Melih. Anlattıkça anlattı 9 gün boyunca: Toprak tipleri, kazdıkça karşınıza çıkan katmanlar, evinize yapabileceğiniz temel ile ilgili seçenekler, bunların amaçları, ağaç türleri, kullanım alanları, el aletleri, kullanımları, duvar tipleri, ahşabın duvar çatkısı için kullanımı, farklı dolgu malzemeleri, toprağın dolgu olarak kullanımı, kirişler, kolonlar, çatı tipleri, bildiğimiz ve bilmediğimiz uygulamaları. Biz yorulduk dinlemekten o yorulmadı anlatmaktan.

Eğitimlerimizden birini meşhur Ayazma Pınarı’nda yaptık

Eğitimin detayına çok girmek istemiyorum, isteyen gidebilir, ama çok şey konuştuk, çok şey öğrendik. Günlerimizin yarısını arazide çalışarak yarısını da derslikte dinleyip tartışarak geçirdik. Tipik bir binanın temelinden çatısına her boyutunu tanıdık. Tanımaktan öte, onun da bir ruhu olduğunu anladık. Bilinmesi gereken her şeyi öğrendik iddiasında değilim ama pratik anlamda bize gerekli bilgiyi edindik, teorik anlamda da hem kullanılan teknikler hem de mimari tasarım felsefesi hakkında fikir sahibi olduk.

Bayramiç ve Kaz Dağları

Önemli bir şey fark ettim Kaz Dağları’nda geçirdiğim zaman boyunca: Genelde Kuzey Ege’de, özelde de Bayramiç ilçesi çevresindeki çeşitli köy ve kasaba etrafında ciddi bir şehirli nüfus oluşmaya başlamış. Bu çevrenin en önemli özelliği temiz havası ve (şimdilik) makul sayılabilecek arazi fiyatları. Enteresan bir boyut daha var: Biz şehirden kaçmak ya da en azından zaman zaman kullanabileceğimiz alternatif bir hayat yöntemi arıyoruz ya, köy halkı da tam tersi şehire gitmenin yollarını arıyor. Bizim atölye yaptığımız araziye en yakın köyde sadece 16 hane kalmış, çoğu köy sakini de epey yaşlı. Muhtemelen ne arıyor bu deliler burada diye düşünüyorlar. Atölye katılımcılarından Hakan’ın söylediğine göre köylü nüfusu azaltmak bir devlet politikasıymış.

Diğer önemli bir nokta: Buralarda toplanan bu insanlar aralarında takas alışverişine benzer bir yardımlaşma ve dayanışma düzeni kurmuşlar. Bunu kimi zaman kendi aralarındaki iletişim ile kimi zaman da varolan derneklerin (örneğin Buğday Derneği) altında kurulmuş sistemlerle yapıyorlar. Eğitimimizde Buğday Derneğinde aktif olarak çalışan ya da çalışmış çok kişi vardı ve eskiden beri adını duyduğum ama tam olarak ne olduğunu anlamadığım Ta-Tu-Ta isimli gönüllü organizasyonunun nasıl çalıştığını anladım. Dernek dışı etkileşim de yüksek, Bayramiç çevresindeki köylerde yaşayanlar bir çok konuda birbirlerine yardımcı oluyor ve uzmanlık alanlarına göre herkes birinin eksiğini gideriyor. Çarşamba günleri kurulan Bayramiç pazarında, yetiştirdiklerini satan ya da pazarın hemen yanındaki Çınaraltı kahvesinde buluşup yaptıkları, yapacakları hakkında bilgi veren ve (varsa) ihtiyacını anlatan bir çok şehirliye rastlayabilirsiniz.

Uzun lafın kısası: Kuzey Ege’de yavaş yavaş alternatif bir hayat oluşuyor sevgili dostlar. Söylemedi demeyin 😉

Şimdi Ne olacak?

Bu eğitime giderken amacım hayat ortağım Özge ile ortak aldığımız ilk varlığımız olan Behramkale’deki köy evi ile ilgili atacağımız adımları belirlemekti. Bu amaca büyük ölçüde ulaştım:

  1. Derme çatma, hatta tipik bir gecekondudan hallice durumda olan köy evimizi yıkıp yeniden yapma fikrinden vaz geçtim. Onu revize edip onaracak ve uygun yerlerde eklemeler ve güçlendirmeler yapacağım.
  2. Öncelikle izolasyon sorunu üzerine eğileceğim: Su ve ısı izolasyonu evin şu anki en büyük sorunu.
  3. Ahşapla çalışmayı çok sevdim. Elimden geldiği kadar ahşap kullanarak yapacağım onarım ve revizyonları. Diğer taraftan duvar dolgu malzemesi olarak Bayramiç yöresindeki kadar bol toprak yok Behramkale’de; kazınca direkt kaya bir yapıya ulaşıyorsunuz. Bu nedenle yeni yapacağım duvarları toprak türevi bir dolgu ile doldurmam pratik olarak imkansıza yakın. Melih ile yine doğal ama benim için edinmesi daha kolay bir malzeme üzerine konuşuyoruz.
  4. Yöntem konusunda büyük ders aldım: Bir elin nesi var iki elin sesi var tabirinin boşuna söylenmemiş olduğunu gördüm. Yalnız olmaz, çok net. Yapacaklarımı planlayıp yeni / eski dost çevreme duyuracağım. Gelebilenlerle beraber adım adım ve yavaş yavaş yaparız diye umuyorum. Bazı özel işleri (örneğin yer karosu döşemek gibi işleri) ise işin ehli insanlara yaptırmak gerekecek elbette ama çoğu işi yakın çevremin yardımıyla kendim yapabileceğime inanıyorum.
  5. Acele etmeyeceğim. Bir işi yapmanın o kadar farklı ama birçoğu da doğru yolu var ki hangisinin benim için en uygunu olduğuna karar vermek zaman alıyor. Eylül ayından itibaren sürecin başlamasını hedefliyorum.
  6. Bu amaçlı olarak işlerimi biraz küçültmem gerekiyor. 2017’nin son çeyreği ve 2018 yılının önemli bir kısmını köyde geçirmem gerekecek. Çalışmadan yaşamam imkansız, kazandığını harcayan biriyim. Elimdeki projeleri konsolide edip iyi bir planlama ile işimi tamamen bırakmadan ama hacmi küçülterek bu dönemi geçirebileceğimi düşünüyorum. Daha doğrusu umuyorum 🙂

Kaz Dağları’ndan geldiğimden beri bu konuda düşünüyor ve planlıyorum. Katıldığım atölyenin en önemli etkisi bu oldu belki de, büyük bir enerji ile sarıldım ev projeme. Bu konu benim yakın gelecekte Türkiye’de sürmek istediğim hayatla da ilgili olduğu için sanırım, her şey adım adım bir araya geliyor gibi hissediyorum.

Yaşadıklarımı kaydetmeye, fırsat buldukça da buradan yazmaya devam edeceğim.

Herşeyi anlattım mı bilemiyorum, ama belki ekteki resimler tamamlayıcı olur. Şimdilik bu kadar, yakında görüşmek üzere…

--- Yalçın Arsan'ın şahsi web sitesi, tüm hakları saklıdır © 2002 - 2024 --- Kurumsal web sitesi Arsan Danışmanlık