Hesaplamalı Politika Üzerine
Büyük Veri, güç politikalarını ve kamuoyu fikrini nasıl etkiliyor?
Büyük veri Almanya’ya dünya kupasını kazanmak için yardımcı oldu, endüstriyel tasarımcıların daha rahat sütyen yapmasını sağladı. Anlamı henüz netleşmemiş olsa da bu popüler kavram herhangi bir teknoloji makalesine hareketlilik katacak cinsten. Hatta MIT Technology Review dergisi ve Bono’ya göre de siyaseti dahi kurtaracak!..
Kuzey Carolina Üniversitesi’nde teknoloji ve sosyoloji araştırmacısı olan Zeynep Tüfekçi bu konuda yazdığı ‘Engineering the public: big data, surveillance and computational politics’ (Toplum mühendisliği: Büyük veri, gözetleme ve hesaplamalı siyaset) makalesinde bu kavramı şöyle tanımlıyor: “Bilgisayarlı hesaplama yöntemlerinin, bir aday, politika ya da yasanın onaylanması, seçilmesi, sürdürülmesi ya da ona karşı muhalefet edilmesi amacıyla erişim, ikna ve seçim yoluyla harekete geçirilmesi ve kullanılması.
Bu oldukça yoğun okuma ama bir o kadar da ödüllendirici bir okuma. Tüfekçi’nin argümanı şöyle: Her geçen gün hayatımızın çevrimiçi (online) boyutu artıyor. Amazon’dan satın aldıklarımız, Facebook’da beğendiklerimiz gibi verilerin tamamı kaydoluyor, ilgili taraflarca aranabilir ve bulunabilir hale geliyor. Yeni hesaplama yöntemleri ve algoritmalar, veri gruplarının sadece topluluklar için değil bireyler için de birer değerlendirme/karar modeline dönüşebileceği anlamına geliyor.
Bu tesbiti davranış bilimlerinin analizindeki gelişmeler ile birleştirirsek, Tüfekçi’nin “ağ tabanlı gelişmiş sosyal mühendislik” dediği kavramı yorumlamak ve kullanmak kolaylaşıyor. Ve bu sosyal mühendislik sosyal ağlarda gerçek zamanlı olarak sürekli test ediliyor, geliştiriliyor.
“…bu modeller ileri seviye, ağ tabanlı sosyal mühendisliğin yolunu açıyor” — Zeynep Tüfekçi
Biraz da korkutucu olan bu altyapıyı oluşturan opak (şeffaf olmayan) yani bir nevi ‘kara kutu’ algoritmalar var — ”özel ve gizli olup, çoğu bir kaç internet platformu tarafından kontrol edilen algoritmalar. Diğer bir deyişle sıradan kullanıcı için bu opak algoritma bir kara kutudur.”
Aslında, Facebook’un son dönemde yayınladığı bir raporda kullanıcıların duygularını nasıl yönlendirdiğini açıkladığı zaman bu kara kutuyu tecrübe ettik. Ve bu bizi korkuttu. Büyük ve haklı reaksiyon oldu. Ama Facebook — tüm kitle iletişim araçları gibi — bizi her zaman manipüle ediyor zaten. Bu örnekte, aslında bunu nasıl yaptığını görme fırsatı bulduk. Aynı yöntem ve araçlar siyasi manipülasyon de rahatlıkla kullanılabilir.
Tüfekçi diyor ki “Bu durum gücü elinde tutanların işine geliyor — iktidardakiler, diğer partiler içinde güçlü, kemikleşmiş ve paralı adaylar siyasi manipülasyon gücünü elinde tutuyor”. İşte bu durum endişe verici.
Ve bu endişe sadece akademik boyutta değil. Bu makalenin ortaya koyduğu gibi hesaplamalı siyaset, 2015 genel seçimlerinde kilit rol oynayacak. Aslında hesaplamalı siyaset ve bu hesabın prensipleri tıptan finansa kadar bir çok alanda zaten kullanılıyor. Altında yatan mekanizma, Amazon’dan Facebook’a kadar internet portallarının kullandığından pek de farklı değil; başarılı olduğu da kanıtlandı.
Peki bu konuda biz ne yapabiliriz? Tüfekçi fazla araştırma ve düzenleyici gözetim/kurul öneriyor. İngiltere 2011 yılında başlatılan midata girişimi ile böyle bir şey denedi. Tüketicilere, veri şirketleri üzerinde kendilerine ait veriyi nasıl kullanacakları hakkında haklar veren ve bir kontrol sağlamayı amaçlayan bu proje rafa kaldırıldı.
Midata projesi bu yılın sonunda tekrar gözden geçirilecek. Uygulama boyutu olmasa da fikir boyutu güçlü bir projeydi. Yeni girişimler de kişisel verinin kontrolünün bireye geri verilebileceği yeni iş modelleri üzerinde çalışıyorlar.
Hesaplamalı siyasetle tanışacağımız bu yeni çağda, büyük olasılıkla her iki iki yaklaşıma ihtiyaç olacak: Kullanıcıya iade edilecek haklar ve veri şirketlerinin kişisel bilgileri nasıl kullanabileceğine dair bir kontrol mekanizması.