Gezi bir ‘Siyah Kuğu’ muydu?

Gezi bir ‘Siyah Kuğu’ muydu?

Lübnan asıllı Amerika’lı yazar, istatistikçi, matematik ve finans teorisyeni Nassim Nicholas Taleb Siyah Kuğu kavramını şöyle tanımlıyor: “Toplumsal ya da ekonomik olarak büyük etki yaratan ve olacağı hiç bir yöntemle öngörülemeyen olaylar.”

Hatırı sayılır bir süredir bu yazarı okuyan, ne dediğini anlamaya çalışan ve söylediklerini sorgulayan biri olarak benim kuşkum yok: Gezi bir siyah kuğuydu. Ama hep eleştirdiğim diktatörler gibi peşin hükümlü davranmayayım, ben tarif edeyim beraber karar verelim.

Nassim Nicholas Taleb üç kitap yazdı ama bunlardan sadece biri tanınıyor: Black Swan — Siyah Kuğu. Bu yaygın olarak bildiğimiz ve filmi de çekilmiş olan balerin hikayesi Siyah Kuğu değil; 2007 yılında yayınlanmış, biraz felsefi, biraz ekonomik biraz da güncel toplumsal olayları inceleyen bir kitap.

Taleb kitabında birçok kavram yaratıyor, öğretilmiş birçoğunu da sorguluyor ama bizim bu yazı özelinde odak noktamız ‘Siyah Kuğu’ adını verdiği ve kitabın temel kavramı olan fikir.

Taleb’e göre bir olayın Siyah Kuğu olarak değerlendirilebilmesi için 3 kriteri karşılaması gerekiyor:

  1. Hiç bir şekilde (geçmiş olaylara/veriye bakarak) tahmin edilemeyecek olması.
  2. Büyük (sosyal ve/veya ekonomik) etki yaratması.
  3. Olduktan sonra arkasından “aslında olması gayet normaldi…” denmesi.

Gezi ilk şartı gayet iyi karşılıyor: Kimse olacağını öngöremedi. Olurken bile ne yaşadığımızı anlayamadık, ancak şimdi konuyu sakin olarak yorumlayabiliyoruz. (Kaldı ki başta iktidar olmak üzere hala ne olduğunu anlayamayan bir kesim var.)

Benzer şekilde ikinci şart da sağlanıyor; Gezi büyük bir sosyal etki yarattı. Bu ülkede çağdaş bir hayat sürmeyi hayal eden gençler ayaklandı, orta yaşlılar canlandı, büyüklerden ise “vay anasını sayın seyirciler!..” sesleri yankılandı. Taşlar kalıcı olarak yerinden oynadı. Türkiye’de artık hiç bir şey Haziran 2013 öncesi gibi değil.

Son olarak üçüncü şarta da bir OK işareti atabiliriz: Aylardır her akşam birçok kanalda Gezi’nin nasıl/neden olduğu ile ilgili tartışma programları izliyoruz. Türkiye’de ne kadar çok uzman varmış meğer; nasıl da güzel açıklıyorlar Gezi’yi…


Bu da bizi Siyah Kuğu kavramı ile ilgili son önemli özelliğe getiriyor: Siyah Kuğu’ların en önemli özelliği, büyük ölçekli ve kalıcı bir değişime yol açıyor olmaları.

İşte bu henüz olmadı…


Kitapta anlamlı bulduğum bir benzetme var: Yılbaşı Hindisi örneği.

Yılbaşı Hindisi doğduğu günden itibaren sürekli sahibi tarafından gayet güzel bakılıyor, yemleniyor, su veriliyor. Aylar boyu konforlu bir hayatı oluyor. Elindeki geçmiş veriye (doğduğu günden itibaren yaşadığı her şeye) bakılacak olursa hayatıyla ilgili en küçük bir endişe duymasını gerektirecek bulgu yok — Hindi’nin hayatı süper!.. Ta ki aylardır onu besleyen sahibi yılbaşı geldiğinde onu kesip yediği gün gelene kadar.

Üç şartı hatırlayalım: Hindi’nin bir gün kesilip yeneceğine dair hiç bir bulgu yok. Bu olay Hindi’nin hayatında büyük bir etki yaratıyor (ölüyor). Ve son olarak da olay hayata geçtikten sonra dışarıdan gözlemleyen biri için Hindi’nin her yılbaşında kesilip yenmesi gayet doğal bir olay olarak görülüyor.


İşte sevgili dostlar, bizdeki durum da bu: Bizim Hindi de doğduğu günden bu yana gayet güzel bakıldı, amaca uygun yetiştirildi. Hep büyüdü, hep kazandı. Elinde bir gün hayatının sona ereceğine dair en ufak bir bilgi / öngörü yok. Tam tersi, Hindi sürdüğü hayat boyu edindiği tecrübelere dayanarak kendinden çok emin.

Ancak olan oldu bir kere; Gezi oldu. Ve diğerleri gibi bizim Hindi’nin de sonu geldi, sadece önyargıları o kadar güçlü ki bunu görmüyor, göremiyor.

Nedeni de çok basit aslında: Artık (kendi mevcudiyetini sürdürmek dışında) hiç bir yerel/global amaca hizmet etmiyor. Müttefiki de kalmadı.

Sahibi tarafından kesilip masaya servis edilmesi sadece zaman meselesi. Bugüne kadar edilmemiş olmasının hiç bir önemi yok. Kesildiğinde “…ama gayet doğaldı kesilip yenmesi…” diyeceğiz.


Bizim Hindi kim mi?..

Ona da siz karar verin artık ☺

Read more

--- Yalçın Arsan'ın şahsi web sitesi, tüm hakları saklıdır © 2002 - 2024 --- Kurumsal web sitesi Arsan Danışmanlık