Türk Motorsporu kurtulur mu?
Kaybedilen uluslararası organizasyonlarla zorlanan, muhalefet tarafından federasyon hakkında dile getirilen iddialarla dengesi bozulan, sponsorların kaçtığı ve otomotiv sektörü tarafından büyük ölçüde gözardı edilen bir motorsporlarına sahibiz. Sporun içinde kalanlar aralarında sık sık bu noktaya nasıl gelindiğini konuşur, biraz isyan eder, biraz da nasıl kurtulur tartışması yapar hale geldi. Oysa ortada kurtarılacak birşey yok; bizim bugüne kadar tanıdığımız, kişisel gayret, fedakarlık ve çabayla ayakta duran motorsporu devri çoktan sona erdi. Biz ise bunun farkına yeni varıyoruz. Türk motorsporlarının kurtarılmaya değil köklü bir revizyona, spordan ticarete dönüşmeye ihtiyacı var.
Bu iddiayı ortaya sporda geçirdiğim 20 yıldan fazla süre içinde sporcu, yönetici, medya ve sponsor gömleklerini giymiş biri olarak koyuyorum. Bir örnekten yola çıkacağım: Konusunda Türkiye’de ilk ve tek örnek olan, ulusal bir şampiyonaya 3 yıl sürecek bir sponsorluk (Arkas Otomotiv Türkiye Ralli Şampiyonası) anlaşmasının altına sponsor şirketin yöneticisi olarak 2007 yılında imza atmış, ama ikinci yılın sonunda aynı sözleşmeyi fesih etmiştim. Halbuki iş planımız sağlam, bütçemiz makul, yöntemlerimiz aklımız erdiğince iyi düşünülmüştü. Şirketimiz otomotiv sektörüne yeni adım atan, bu sektörde bilinirlik arayan bir marka, sporumuz her yıl birçok uluslararası organizasyona ev sahipliği yapar durumdaydı. Ekibimiz tecrübeli, enerjimiz yüksek, iş ortaklarımız güçlüydü. O zaman için Türkiye’de Turkcell Süper Lig, Beko Basketbol Ligi ne ise, Arkas Otomotiv Ralli Şampiyonası da otomotiv sektörü için o olacaktı.
Ama olmadı.
Bunun nedenlerine burada girmeyeceğim. Ülkemizde en yaygın alışkanlıklardan biri olan hatalara parmak uzatma uğraşı da vermeyeceğim. Çünkü çabamızın sonuç vermemesinin nedeni bir kurum, birey ya bireyler değildi.
Başarısızlığın nedeni, ekonomik boyutu olmayan bir spor dalının, spordan ileriye geçemeyeceği gerçeğiydi. O yıllarda ülkemizde motorsporu, bir endüstri haline gelememiş, ekonomisi olmayan, yani bu işten hayatını kazanan kurum ve bireyler tarafından hayata geçirilen bir olgu değildi. Hala da değil.
Konunun özü şudur: Ekonomisi olmayan spor, sadece spor olarak kalır. Ondan ekonomik bir katma değer yaratması beklenemez. Böyle bir spor dalı, sadece sportif bir sonuç yaratabilir. Ekonomik değil.
Ancak parayla yapılabilen bu spora emek harcayıp ondan para kazanabilen kişi ve kurum sayısı yok denecek kadar az. 50 yıldan fazla bir süredir varolan, zaman zaman büyük sponsorlar sayesinde atak yapan ancak uzun vadede bakıldığında sadece onu ölesiye seven fedakar bireylerin gayretiyle ayakta durabilen sporumuz, temel işleyişini değiştirmediği sürece ileri gidemez. Tarihimizde zaman zaman iyi dönemler yaşamış olması, bunun tekrar edilebileceği anlamına gelmez. Çağdaş dünya ekonomisinin çarkları artık daha katı; kaynak üretmeyen, verimli olmayan süreçleri yaşatmıyor.
Gelir / Gider Dengesi
Spora yatırım yapan kurumlar (sponsorlar) bir daha gelmemek üzere uzaklaşıyor, yetkin bireyler başka alanlarda çalışmayı tercih ediyor, profesyonel sporcular, spor dışında bir kariyer daha yaparak hayatlarını kazanmak zorunda kalıyor ve spora hizmet satan kurumlar para kazanamıyorsa bu spor ihtiyaç duyduğu kaynağı üretemiyor demektir. Bu yolda devam ederse tıpkı geliri giderini karşılamayan şirket gibi, sporumuz da zaman içinde yavaş yavaş yok olmaktan kurtulamayacak.
Aslında konumuz daha basit bir spor dalı olsaydı, örneğin koşu sporu olsaydı durum farklı olabilirdi: Fakir Afrika ülkelerinden dünya şampiyonu koşucular çıkıyor çünkü koşmak için sadece bir çift ayakkabıya ve bireysel gayrete ihtiyaç var. Türkiye’den azimli bir atlet çıkıp doğaüstü bir gayret gösterse, vizyon sahibi bir kurum da onu destekleyip ulusal bir kahraman yaratılabilse ülkemizde bu sporun çehresi değişebilir. Ancak motorsporunun benzer bir değişim yaşaması için çok daha kapsamlı gelişmelere ihtiyaç var: Motorsporunda başarılı olmak için finansal kaynağa, risk iştahı yüksek yöneticilere, çalışkan sporculara, teknik yetkinliğe, yoğun eğitim ve zamana ihtiyaç var.
Türkiye’de motorsporları sektörü ancak temiz bir sayfa açılarak yeniden yaratılabilir. Bu imkansız değil, ancak zordur. Çünkü derin bir anlayış değişikliğine ihtiyaç duyar. Sporumuzu spor gibi değil, ticaret gibi yönetmenin zorlukları bir yana, bu yaklaşımın yaratacağı ortamı hazmetmek de kolay olmayacaktır. Sürecin başlarında özellikle sporun temellerine, hatta ruhuna aykırı gibi görünecek kimi değişiklikler temelden gelen birçok kişiyi rahatsız edecek, değişime direnç olacaktır. İşler iyileşmeden önce bir süre daha da kötüye gidecek, bu da sporun önemli paydaşlarının sabrını zorlayacaktır.
Bu sporun hem iyi hem de kötü günlerini yaşamış biri olarak neler yapılabileceği hakkında bir görüşüm ve bu görüşü destekleyen taslak bir yol haritam var. Bu yol haritası sadece sporun (bugünkü yönetim ekibi dahil) tüm paydaşlarının katılımı ve rızası ile hayata geçirilebilir. Bu büyüklükte bir değişim ancak tam bütünleşme ve birleşme ile olur. Bu nedenle değişimi gerekli görmeme rağmen, özellikle son yıllarda güçlenen ve Federasyon’a saldırgan bir tavırla yaklaşan
Diğer taraftan ortaya koyulacak olan değişim hareketinin kimin tarafından hayata geçirildiğinin hiç bir önemi yok. Hayata geçmesinin herkesin faydasına olduğunu düşündüğüm ve aslında tipik bir iş planından çok da farklı olmayan bu görüşleri özet bir yazı ile önümüzdeki haftalarda bu satırlardan paylaşacağım. Görüşlerimi ve önereceğim taslak yol haritasını eğer bir dönem daha görevde kalacaksa bugünkü yönetim, muhalefet ya da benzer bir çabaya girişecek alternatif yönetici adayları serbestçe kullanabilir. Önemli olan bu görüşlerin kime ait olduğu değil, sporu yöneten kişi ve kurumlarda kalıcı bir davranış değişikliği yaratmasıdır.
2012 ralli sezonu sportif açıdan yüksek bir katılıma sahip. Avrupa şampiyonu olmuş yabancı bir sporcu bizim kahramanlarımızla rekabet edecek. Ayrıca eski tüfekler şampiyonluk için geri dönüyor, genç yetenekler ise parlamaya devam ediyor. 2005 yılından bu yana ilk defa rekabet seviyesinin yüksek olacağı bir sezon yaşayacağımızı düşündüğüm bu yıl, bir süredir uzak kaldığım yöneticilik pozisyonuna Ford ekibinde fabrika pilotları için ‘Pilot Menajeri’ görevi ile geri döneceğim. 2012 yılının sonunda eğer Federasyon yönetiminin desteğini alabilir ve aday olmak için teknik gereklilikleri karşılayabilirsem Federasyon seçimlerine başkan adayı olarak katılacağım.
Özellikle son 10 yılda iyice bölünen ve suçlama kültürünün baskın hale geldiği Türkiye Motorspor camiasının en önemli eksiğinin tek bir amaç etrafında birleşmek olduğunu düşünüyorum. Amaç spor yaparken aynı zamanda kaynak yaratan, ekonomisi olan, satılabilir hizmetler üreten ve sürekliliği olan bir sistem yaratmak olmalı. Bu yazıyı okuyan ister bir seyirci, ister yönetici, ister medya mensubu, isterse sporcu olsun herkesin yapabileceği bir şeyler var. Ama bugünden sonra yapacaklarımız, içerik ve yöntem olarak bugüne kadar yaptıklarımızdan farklı olmalı. Odaklanmamız gereken nokta gereken köklü değişimin içeriğidir; kimin ne konuda suçlu olduğunu bulmak ve kanıtlamak değil.
Sevgi ve Saygılarımla, Yalçın Arsan