Hayatını Bir Amaca Adamak
Mazhar Demiralp hayata veda ettiğinde, zamanının en büyük bölümünü geçirdiği yer olan otomobilinin direksiyonunda, işinin başındaydı. Dünyada hala hayatını bir amaca adayan, o adanmışlıkla çalışan ve çalışırken yaşama veda eden insanlar var. Bu ifade şekli sevdiğiniz bir insanla vedalaşmanın güzel bir yolu gibi geliyor kulağa, ancak Demiralp’in harcadığı emeğin karşılığını aldığını söylemek zor: Motorsporları dünyasının Mazhar Abi’si, bölünmüş, tarafları birbirine karşı öfke dolu, hoşgörüsü kalmamış, otomotiv sektörü ile bağları zayıflamış, moralsiz ve hedefsiz kalmış bir motorsporları dünyası için hayatını verdi.
Ağustos ayının ilk günlerinde Türkiye Otomobil ve Motorsporları Federasyonu’nun Genel Sekreteri Mazhar Demiralp’i kaybettik. Demiralp, yüzlerce hakem ve görevlinin baş eğitmeni, onlarca federasyon ve kulüp görevlisinin akıl hocası, spor yönetiminin ise bir çok konuda sırtını dayadığı mesai arkadaşıydı. Hayatı boyunca bu sektörde çalışmış olan Mazhar Demiralp, kimi zaman yönetim iradesinin yanında yer aldı kimi zaman da muhalif oldu. Ancak hangi tarafta olursa olsun yaptığı işi gönülden yapan, samimi ve çalışkan bir karakterdi. Bitip tükenmeyen enerjisi ile tam bir görev adamı, kararlı yapısı ve dobra tavırları ile çevresini peşinden sürüklemeyi bilen bir liderdi. Demiralp’in tek sorunu tabanından kopmuş, köklü sorunları karşısında ne yapacağına karar veremeyen, yöntemleri sorgulanan bir üst yönetim ve tarafları arasında suçlama kültürünün ağır bastığı bir camiada bir şeyler üretmeye çalışmasıydı.
Bütünleşemeyen bir camia
Herhangi bir yanlış anlaşmaya yer vermemek için “Camia” kavramından ne kast ettiğimizi açıklayalım: Motorsporları camiası sporun yönetim kademesi olan federasyon, yürütme kademesi olan kulüpler ve diğer oyuncuları olan markalar, takımlar, sporcular, sponsorlar ve medyadan oluşur. Camia, bu sporu hayata geçiren paydaşların tümüdür. Ve bizim örneğimizde bu camia bütünleşememiş bir topluluktur. Federasyonumuz, bireysel bazda son derece yetkin, çalışkan ve üretken kişilerden oluşan, ancak kurumsal olarak bakıldığında sporun diğer taraflarından kopuk görünen bir yapı. 2000’li yılların başında sportif olarak bir çok başarı elde etmesine rağmen süreklilik sağlayamayan Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu, her geçen gün azalan kamuoyu desteği, bilinirlik, sporcu/ sponsor sayısı ve son yıllarda üst üste kaybettiği uluslararası organizasyonları ile baskı altında. Diğer taraftan organizatör kulüplerin bir kısmı kurdukları “kulüpler birliği” isimli oluşum ile yönetime saldırgan ve uzlaşmaz bir tavırla sert muhalefet yapan, federasyonu bir çok konuda suçlayan ve yapılmasını istedikleri bir erken seçim ile “yönetimi devirmeye çalışan” bir görünümde. Otomotiv sektörü (sürekliliğini kalıcı olarak sağlamış görünen tek bir marka dışında) spordan desteğini büyük ölçüde çekmiş, sporun doğal hamisi görünümünden uzaklaşmış ve çok gerekmedikçe motorsporlarından uzak duran bir yaklaşımda. Otomotiv basını, küçük bir fanatik grup haricinde, spora fazla yaklaşmadan haber değeri taşıyan birkaç konuyu kenarından işleyerek durumu idare eden bir eğilimde.
Sponsorlar, kendilerinden faydalanıldığını gayet net hissedip, kendileri herhangi bir fayda sağladıklarını hissedemedikleri için kırgın ve uzakta.
Sporcular ise gayretli, kendi çaplarında başarılı ama her uluslararası çabasında rekabet güçlerinin düşük olduğunu görmekten yılmış, kısır bir döngüde olduklarını düşünen ve lokal başarılarla idare etmeye mecbur bırakılmış durumda.
Özet olarak sporumuzun her paydaşı kendi özelinde yorgun, yöneticileri kavga etmekten zaman bulup çalışamayan, öncelik belirleyemediği için sorunlarının üzerine gidilemeyen bir döngünün içinde kaybolup gitmiş durumda.
Ticaret boyutu olmayan bir spor
Aslında motorsporlarının tüm sorunlarının kaynağı tek: Sportif unsurları dışında kalan boyutunun ticaret haline gelememiş olması. Yıllarca kişisel gayretler, fedakarlıklar ve amatör ruh ile yönetilen Türkiye otomobil sporları artık bu yaklaşımdan yorulmuş görünüyor. Ticareti yapılamayan her iş gibi, disiplini, çalışma şekilleri ve kurduğu iş ilişkileri zayıf ve süreksiz. Sektörü ve sponsorları ile kurduğu bağlar, kişiler üzerine kurulu düzenler olduğu için kalıcı değil. Son üç dönemin başkanı Mümtaz Tahincioğlu girişimci doğası ve çalışkan ekibi sayesinde uluslararası anlamda bir çok zafer kazandı ama bu arada kendi sporcusundan, kendi sponsorundan ve medyasından koptu. Kazanılan zaferlerin devamı gelmeyince de ateş altında kaldı. Son dönemde hemen hiç aksiyon alamadı, çünkü sistemleri eksik bir yapıda, aşırı gayrete dayanan süreçlerle kazanılan bu zor zaferler zaman içinde onun da enerjisi tüketti. Kalan gayreti ile suçlamaları yanıtlamaya çalıştı, yaptıklarını savunma ve açıklama derdine düştü. Hemen her spor dalının kendine ait bir ekonomisinin oluştuğu günümüzde, otomobil sporları gibi kendi adını taşıyan bir sektörü olan sporun bu halde olmasının bir anlamı olmalı. Bir şeyler yanlış yapılmış olmalı…
Bütünleşme zamanı
Diğer taraftan yönetime muhalif olan taraf da sadece sorunlara işaret eden, saldırgan, ağır suçlamalar yapan ve yüksek bir ses tonu kullanarak sorunlara parmak uzatan bir tavır tercih edince durum iyice çözümsüzlüğe doğru sürükleniyor. Federasyona karşı olan ve içlerinde sporun eski ve saygın isimlerin de bulunduğu kulüpler birliği, aralıksız yaptığı suçlamalar ile yönetimin yaptığını iddia ettiği hataları sadece afişe etmeye odaklandı – çözüm aramaya değil. Kulüpler birliğinin tavrı teorik açıdan haklı nedenleri olan, ama pratik açıdan kimseye faydası olmayan bir yaklaşım.
Halbuki şimdi otomobil sporlarının birleşmeye ihtiyacı var, daha derin bölünmelere değil. Bu birleşme kavgalı tarafların barışması gibi duygusal değil, tamamen rasyonel bir birleşme olmalı. Sporun kendine özgü bir ticari düzen kurmasını sağlayacak paydaşlarının bütünleşmesi gerekiyor: Federasyon, kulüpler, markalar, takımlar, sponsorlar, sporcular ve medya ancak beraber çalışarak bu düzeni kurabilirler. Ticari olarak anlam taşıyacak bir düzen, ancak tüm paydaşları kapsar ve hepsine fayda sağlarsa kalıcı olabilir.
Otomobil sporumuzun herkes tarafından dile getirilen onlarca sorunu var. Ancak bu sorunların tek bir ortak paydası var: Sporun içinde yer alanlar hiç bir fayda elde edemez hale geldiler. Bu fayda herkes için farklı içerikte: Sponsorlar harcadıkları paranın reklam karşılığını almak, markalar hedefledikleri mesajları vermek, sporcular sportif başarı kazanmak, emek harcayanlar ise emeklerinin karşılığı olan parayı kazanmak beklentisi içinde.
İşte otomobil sporumuzun ihtiyacı olan bütünleşme budur: Sporun içindeki bireylerin kurumlarla, kurumların hedeflerle, hedeflerin de ticari sonuçlarla buluşmasıdır.
Yani sporun bir şekilde para ve/veya paraya eşdeğer fayda üretmesi gerekiyor. Spordan ticari fayda elde eden profesyonel kesimler yaratılması ve bu faydanın sürekli hale getirilmesi tek çıkar yol. Sporumuzu (en azından kendi ayakları üzerinde durabilecek dengeleri kurana kadar) bir şirket gibi yönetmek, ticari süreçlerini yeniden kurgulamak, gelir/gider dengesini gerçekçi olarak kurmak, diplomatik süreçlerini ise sabırla ve hassasiyetle yönetmek gerekiyor. Elbette bunun bir spor olduğunu untumadan, spora özgü etik değerleri de gözardı etmeden…
Hayatını otomobil sporlarına adamış, bıkmadan çalışan, nerede olursa olsun doğru bildiğini yapan ve her şeye rağmen bu spordan vazgeçmeyen Mazhar Demiralp’i, ya da onun gibi bu uğurda hayatını adayan bir çok dostumuzu geri getirmenin bir yolu yok. Ama onları bizden alan bu kaotik düzene dur demenin bir yolu var. Öncelikle sağduyumuzu kullanarak bütünleşmek, sonra bu birleşen unsurları kullanarak sporumuza ait bir ticari düzen yaratmak, sonra da kararlı ve sabırlı olmak gerekiyor.
Sevgi ve saygılarımla,
Yalçın Arsan