Ağaoğluʼnun Otomobili
Temmuz ayında ülkemizin renkli işadamlarından Ali Ağaoğlu bir basın toplatısı yaparak ʻTeslaʼ marka bir spor otomobil satın aldığını duyurup test sürüşü yaptı. Örneğine pek sık rastlamadığımız bu olayın başrol oyuncusu olan Tesla, dünyanın ilk seri üretim ʻelektrikliʼ spor otomobiliydi. Ağaoğluʼnun satın aldığı arabayı reklam malzemesi olarak kullanmasını bir kenara bırakıp konuya otomotiv açısından bakarsak sadece birkaç yıl önce adı sanı duyulmamış bu markanın sektör için önemi aslında büyük. Tesla, otomotiv sanayisinin geleceğinde büyük rolü olan yeni bir akımın işaretçisi: Farklı sektörlerden gelen otomotiv yatırımcılarının…Teslaʼnın hikayesini dikkatle incelemek sektörümüzün gelecek senaryolarından biri hakkında bize önemli ipuçları verecek. Ama bu ipuçlarını değerlendirmeden önce Teslaʼyı ve kurucusu olan Elon Musk isimli karakteri biraz inceleyelim.
39 yaşındaki Güney Afrika doğumlu bir Amerikaʼlı mühendis olan Elon Muskʼın kariyeri girişimcilik üzerine kurulu. Bizim ülkemizde pek tanınmayan ama yurtdışında internette yapılan alışveriş için en çok kullanılan yöntem olan Paypalʼın kurucu ortaklarından biri. Paypal, kullanıcıların farklı kredi kartları, adres ve fatura detayları gibi bilgilerini bir defaya mahsus girdikleri ve bu sayede sahip oldukları hesap ile internet üzerinden kolay alış veriş yapılmasını sağlayan bir sistem. Bir ürünü hem almak hem de satarak para tahsil etmek için kullanılabilen bu sistem 1999 yılında kurulduktan sonra hızla popüler oldu ve dünyanın en büyük açık artırma ve perakende satış sitelerinden biri olan ʻebayʼ tarafından 2002 yılının sonunda 1.5 milyar dolara satın alındı. Şirketin kurucu ortaklardan biri olan Musk bu satıştan yaklaşık 180 milyon dolar kazandı. Paypalʼdaki hissesini sattıktan sonra ise SpaceX isimli ve uzay teknolojilerine yatırım yapan, uydu fırlatma mekanizmaları üreten bir şirket kurdu.
Bu yatırımın ardından ise 2004 yılında yaklaşık 7 milyon dolar harcayarak bizim ilgi alanımıza giren Tesla isimli küçük ölçekli otomobil üreticisini kuran Muskʼın hayali, yarattığı aracın seri olarak üretilen ilk elektrikli spor otomobil olmasıydı.
Muskʼın planı
2004 yılında alternatif yakıtlı otomobiller konusu bugün kadar olmasa da yine oldukça popüler bir tartışma konusuydu. O günlerdeki ana gündem maddesi gelecekteki alternatif yakıtın ne olacağı sorusuydu: Hidrojenle çalışan araçlar, yakıt yakıt hücreli (fuel cell) araçlar, hibrid (elektrik motorunu klasik motorla beraber kullanan) araçlar ve elektrikli otomobiller, geleceğin çözümü olmak yolunda yarışıyorlardı. Takip eden yıllarda bu teknolojilerin hemen hepsi kısa aralıklarla popüler olup sonra da hızla gündemden düştüler.
Daha önce birkaç defa denenmiş ama süreklilik sağlayamamış olan elektrikli otomobil fikri pil teknolojisindeki yavaş ilerleme yüzünden kalıcı bir çözüm olarak kabul edilmedi; elektrikle çalışan otomobilin bataryası çok büyük ve ağır, şarj süresi çok uzun, maksimum menzili ise sadece birkaç yüz kilometre idi. Otomotiv sektörü birkaç yıl süren kararsızlıktan sonra büyük oyunculardan Toyotaʼnın hızlı ve kararlı yaklaşımının da etkisiyle yakın gelecek için orta yollu bir çözüm olan hibrid araçlarda karar kıldı. Önce Japon, arkasından da Amerikaʼlı markalar birer birer hibrid araçları piyasaya sürmeye başladılar.
Elon Musk bu kararı verebildi; çünkü o bir otomotivci değildi: Otomotiv sektörüne yıllarını vermemişti, sektörün gerçeklerini bilmiyordu, dinamiklerinden habersizdi, neyin yapılıp neyin yapılamayacağı konusunda hiç bir önyargısı yoktu. Elon Musk sadece basit bir girişimci idi. Onun için aklına yatan her fikir “yapılabilir” sınıfındaydı.
Engelleri birer birer aşmak
Muskʼın planının üç aşaması vardı: İlki elektrikli otomobilleri küçük, çirkin ve albenisi olmayan araçlar algılamasından kurataracak kadar gösterişli, kullanıcılarına en az içten yanmalı otomobiller kadar sürüş zevki verecek kadar güçlü ve kullanım açısından da günlük ihtiyaçları karşılayacak kadar pratik bir araç tasarlayıp üretebilmek. İkinci adım ürünlerini BMW ve Mercedes gibi lüks/spor araç markalarıyla rekabet edebilecek kalite ve fiyat aralığında pozisyonlayabilmek. Üçüncüsü ise bu iki adımda yaratılan araçları yüzbinlere varan adetlerle üreterek ekonomik ölçeği yakalamak ve yarattığı markayı kalıcı hale getirmek.
Teslaʼya uzun yıllar iyi niyetli ama ütopik bir proje olarak bakıldı. Otomobil basını araçla bir miktar ilgilendi ama onu daha çok yılda 40-50 adet üretilen küçük spor otomobiller sınıfında değerlendirdiler.
Ancak Muskʼın planı zaman içinde yavaş da olsa ilerledi. İlk model olan iki kapılı ʻRoadsterʼ 2009 yılına kadar 1800 adet satmayı başardı. Bu Teslaʼyı büyük üretici yapmaya yetmedi ama 2008 krizinde yuvarlandığı krizden çıkmaya çalışan otomotiv sektöründe yeni bir yatırım olması açısından Amerikan Hükümetinin dikkatini çekmeye yeterli oldu. Tesla 2009 yılında ilk ciddi alternatif yakıt kullanan ve seri üretim potansiyeli taşıyan araç olarak Amerikan hükümetinden 465 milyon dolarlık bir uzun vadeli kredi almayı başardı. Musk bu krediyi kullanarak 4 kapılı sedan bir elektrikli aracı yüksek adetlerle üretme taahhüdü verdi.
Şimdi tek sorunu kalmıştı: Seri üretime geçecek büyüklükte bir fabrika kurmak. Ya da bulmak. Genç girişimci ilk modeli olan Tesla Roadsterʼın bir çok komponentini taşeron üreticilerden tedarik ediyor, montajını ise özel olarak tasarlanmış ve daha çok el emeği ile çalışan bir montaj hattı kullanarak yapıyordu. Düşük üretim hacimlerinde sorun yaratmayan bu yöntem, ciddi adetler hedefleyen bir marka için ise ciddi bir ayak bağı idi.
Uzun bir süre bu konuda farklı alternatif çözümler üzerinde çalılan Musk geçtiğimiz Mart ayında California eyaletinde eskiden General Motors ve Toyota tarafından ortak olarak kullanılan ancak GMʼin iflas ilan etmesinden sonra Toyotaʼnın da boşalttığı Nummi fabrikasını buldu. Kısa süre içinde fabrikayı inceleyen Musk, bu dev tesis için verdiği 42 milyon dolarlık teklifin bizzat Toyota başkanı Akio Toyoda tarafından kabul edildiğine kendisi bile inanamadı; belli ki krizden çıkmakla meşgul otomotiv sektörünün iki başı dertte firması GM ve Toyota, buradan gelecek paranın büyüklüğü üzerine pek de ciddi bir hesap yapmamış “verelim gitsin…” demişlerdi!
Geleceğe şekil vermek
Bir otomotivci gözüyle bakıldığında bu hikayenin çok çarpıcı bir boyutu var. Sektörümüz kendi kalıplarını kıramıyor ve yarattığı çıkmazlar içinde boğuluyor; köklü otomotiv firmaları yakın gelecek için sadece elektrikle çalışan otomobillere yatırım yapmazken, hiç otomotiv geçmişi olmayan bir sivri akıllı bilişim sektörü girişimcisi çıkıp, neredeyse milyar dolarlık bir fon yaratıp seri üretime geçecek bir araç üretmeyi başarabiliyorsa otomotivin kendi içindeki süreçlerinde büyük sorunlar var demektir.
Yıllardır sektörde varolan büyük oyuncuların egemenliğinde giden otomotiv sektöründe böyle bir yatırımcının uzun vadede başarılı olup olmayacağını hep beraber göreceğiz. Ancak teknik açıdan bir ihtisas sektörü olduğu varsayılan otomotivdeki bu cesur atılımı takdir etmemek, altında yatan enerjiye şapka çıkarmamak hakzıslık olur. Elon Muskʼın hikayesi, geçtiğimiz aylarda incelediğimiz ve farklı ölçeklerde de olsa benzer içerikler taşıyan Türk yatırımcılar Murat Günak ve Alphan Manasʼın çabalarının da uzun vade için ne kadar yerinde olduğunun göstergesi.
Otomotiv sektörü kabuk değiştiriyor. Ve bu değişim öncekilere benzemiyor: Sektörümüze yeni oyuncular ve yepyeni bakış açıları geliyor.
Sevgi ve saygılarımla
Yalçın Arsan
Yazının satış tablolarını da içeren pdf versiyonu için: Otomotiv Karnesi Eylul 2010