Otomotiv Aşkına...

1895 (yazı ile: Binsekizyüzdoksanbeş) yılında, yani bundan tam 115 yıl önce İngiltereʼde sadece 6 otomobil vardı. Ve bir de otomobil dergisi: Autocar. Nereden mi biliyorum? Dünyanın ilk otomotiv ihtisas yayını olan İngiliz dergi Autocarʼın ilk sayısı olan Kasım 1895ʼte yazıyor da oradan biliyorum.


Siz sormadan söyleyeyim: Elimde Autocarʼın tarihteki ilk sayısı olan bu dergi yok. Ancak 1995 yılında 100. yılını kutladığı 435 sayfalık özel olarak hazırlanmış bir sayı var. Başka hiç bir alanda bu kadar uzun ömürlü bir ihtisas yayını yok.
Bunun nedeni otomobilin hayatımıza kalıcı olarak girmeyi başarmış tek ürün olması. Başka hiç bir teknolojik varlığın hayatımızın her boyutu üzerinde bu kadar etkisi olmadı: Otomobilimiz adeta hayata bakışımızı simgeliyor. Kimilerimiz güçlü, kimilerimiz tutumlu, kimilerimiz gösterişli, kimilerimiz ise sade ama karakterli olduğuna inandığımız otomobiller kullanıyoruz. Çoğumuz onlarla gurur duyuyor, bazılarımız onu sadece bir ulaşım aracı olarak görüyor, bazılarımız ise toplum içindeki statümüzü temsil ettiğini düşünüyor. Otomobil konusundaki tercihlerimiz aslında bizim karakterimizi yansıtıyor.
Otomobil dergisi ise bu ürünün hayatımızdaki yerini sayfalarına taşımaya, anlatmaya ve kayıt altına almaya çalışıyor. Yapılan testler, yazılan köşe yazıları ve aktarılan güncel haberlerin arkasındaki fonksiyon, bu sektördeki tarihi kaydetmek. Bu fonksiyonun önemi ilk bakışta anlaşılmayabilir; ancak 1995 yılında İngiliz Autocar dergisinin 100. yılını kutladığı sayısını elime alıp da okuduğum gün ben anladım: Burada tarih sırasına dizilerek anlatılan olaylar adeta modern dünyanın kısa bir tarihi gibi.
2005 yılı Ağustos ayında Koray Muratoğluʼnun telefon çağrısı üzerine Park Ormanʼda bir söyleşi toplantısına katıldım. O günden bu güne de Autocar Türkiye dergisinin köşe yazarlarından biriyim. Dergimiz henüz İngiliz örneği gibi 115 yaşına ulaşmaktan uzak ama bizler için geçen 5 yılın çok önemi var.
Autocar Türkiyeʼyi tanımlayan en önemli unsur yabancı ortağının görkemli geçmişi değil, iyimser, çalışkan, üretken ve idealist bir gençler topluluğundan oluşuyor olmasıdır. 2005ʻten bu yana dergiden çok isim geçti ama bir nokta hiç değişmedi: Autocar Türkiyeʼde görev yapan herkes birer otomobil, ve daha önemlisi (henüz kendileri dahi pek farkında olmamalarına rağmen) birer otomotiv aşığıydı.
Otomobil aşığı ile otomotiv aşığı arasında önemli bir fark var: Otomobil aşığı bir nesneyi sever. Otomotiv aşığı ise bir sektörün bütününe aşık olmuştur. Onlar sadece otomobil değil, otomobilin kavram olarak içinde geçtiği her ortamı, otomobillerin insan hayatına katkılarını ve otomobil öykülerini severler. Onlar bir anlamda “Otomotiv İnsanlarıdır”. Otomotiv için yaşayan insanlar…
Autocar Türkiye işte bu insanların hayata geçirdiği bir yayındır. Her sayısında İngiliz abilerinin ürettiği içeriği kapsamanın yanı sıra bize, yani Türkiyeʼye özgün bir içerik üretmeye odaklanmış gencecik bir ekibin 5 yıldır sırtında taşıdığı bir sektör dergisidir. Autocar Türkiye önemlidir; çünkü ilk beş yılın sonunda ayakta kalmayı başarmış ve Türkiyeʼdeki çağdaş otomotiv tarihini kayıt altına almak konusunda üstüne düşeni yapmıştır.

Hayattaki bir çok şey gibi otomobil dergisi de ancak süreklilik sağlarsa bir değer taşıyor. 5. yılımız kutlu olsun; 115. yıla az kaldı!..

Geçtiğimiz 5 yılda en beğendiğim konu başlıkları:
1. Önden Çekişliler Zirvesi: Türkiyeʼde satılan ve güncel önden çekişli otomobillerin, Türk test pilotları ve bizim koşullarımızla toplu olarak test edildiği bu konu bana göre Türkiyeʼde yayınlanmış en kapsamlı grup testi idi.
2. Bir Test Gününün Anatomisi: 2006 Türkiye pist şampiyonasında yarışan Arkas Racingʼin yurtdışından özel olarak getirttiği test pilotu ve yarış eğitmeni eşliğinde yaptığı aktivitenin Autocar ekibi tarafından her detayı ile izlenmesiyle oluşan 5 sayfalık rapor, o güne kadar Türkiyeʼde örneği görülmemiş detay ve bilgi içeriyordu.
--- Yalçın Arsan'ın şahsi web sitesi, tüm hakları saklıdır © 2002 - 2024 --- Kurumsal web sitesi Arsan Danışmanlık